Sonbahar eylül ayı ile başlar ve romantik şairler için bu hüzün ayıdır. Zaten Türkçede sonbaharın bir adı da hazan mevsimidir.
Günümüzde artık insanlar sonbaharı daha çok yeni bir sezon, yeni bir eğitim yılı, yeni bir başlangıç olarak algıladıklarından olsa gerek, sonbaharların da suyu ısındı ve normalden sıcak geçiyor.
Sıcak derken kastımız sadece iklimsel sıcaklık değil tabii ki…
Hollanda, bu son yıllardaki krizlerle boğuşularak geçirilen sonbaharlar gibi yine sorunlu ve yine hareketli ama duygusuz bir sonbahara giriyor.
Bir yandan devam eden Euro bölgesi krizi zaten doğal olarak ülkeyi sarsarken bir anda muhalefetin atına binen hükümetin yarı yolda huysuzlanan bu taşıyıcının sırtından düşmesiyle ekonomik krize bir de siyasi kriz ekledi ve Hollanda’nın nur topu gibi bir siyasi krizi oldu.
Ve göç politikası konusundaki anlaşmazlığı bir türlü aşamayan ve ardı ardına toplantılar düzenleyen hükümet düşmüş oldu.
Bunu aşmanın en mantıklı kolay yolu olarak ise erken seçimler gündeme geldi. Ülke şimdi büyük olasılıkla 22 Kasım 2023’te seçimlere gidecek.
Bu tarz erken seçimler son yıllarda tekrarlanınca Türkiye’nin yakın siyasi geçmişini hatırlamamak elde değil. Bir zamanlar Türkiye’de sık sık erken seçimler yaşar ve sürekli hükümetler değişirdi.
Şimdi sıra Hollanda’da…
Hollanda’nın yakın siyasi tarihine baktığımızda artık ne tarihi denebilecek ne de büyük değişimler beklenecek bir seçim olmadığı aşikar olsa da, bu seçimlerden en büyük beklenti önceki dönem parlamento ve hükümeti çalışmaz hale getirmekten başka bir işlev yerine getirmeyen VVD’nin Hollanda seçmeni gözünde de gereken yere düşmesi olacaktır.
Ucuz ve spekülatif çıkışlar ve söylemlerle sık sık haber konusu olan milletvekillerinin yanı sıra parti içi demokrasi konusunda ağır suçlamalarla partiden istifa eden milletvekillerinden sonra olgun bir siyasi yapıya en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde VVD’nin Hollanda siyasi hayatına yön verebilecek kapasiteye ve yeteneğe sahip olmadığı net bir şekilde anlaşılmıştır.
Bu gidişata yön verebilecek olan sadece VVD seçmenindeki oy oranı düşüşünü beklemek değil, tam aksine özellikle oy hakkı bulunan herkesin mutlaka ama mutlaka önümüzdeki seçimde sandığa gitmesi ve sağduyu ile tercihlerini yapmaları ile mümkündür. Bu kadarcık bir zahmete bile katlanamazsak ileride olası tatsızlık ya da dengesizliklerden de şikayet etme hakkımızın da olmayacağını bilelim.
Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de Türk kökenli adaylar yarışacaklar. Ve eskiye oranla daha alt sıralarda katılıyorlar bu yarışa. Genel olarak bir değişim yaşanan Türk kökenli adayların sıralamadaki yerlerinin tercihli oylarla anlamsız olabileceğini ve rahatlıkla seçilebileceklerini unutmayalım.
Bir başka yeni gelişme ise Rutte sonrası VVD’nin başına geçen Türk kökenli siyasetçi Dilan Yeşilgöz yörüngesinde gelişti.
2014 yerel seçimleri sırasında, “Hollanda’da daha az Faslı” çağrısı yaptığı için, toplumun bir kesimini aşağılamaktan suçlu bulunmuş ancak ceza almamış olan ve Türklere karşı da ırkçı çıkışları ile gündem olan Wilders’e dünkü açıklamasında yeşil ışık yakan Yeşilgöz’ü acaba neler bekliyor. Sol partiler şimdiden sert çıkışlarını yaptılar bile.
Biz Türk toplumunu ilgilendiren kısım ise her yeni başbakanlıkta olduğu gibi; olası bir başbakanlığın da Yeşilgöz’ün nasıl adımlar atacağı.
Bekleyip göreceğiz.