PIKNIK

Kıs-ka-nan-lar çatlasın!

Yayınlama: 28.03.2024
A+
A-

Baharla birlikte yeniden ısınan gündemler ile bir kez daha sizinle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sürekli değişen bütün gündeme rağmen aslında değişmeyen tek ana konumuz hala geçim sıkıntısı ya da daha entellektüel tabiri ile ekonomik kriz.

Artık aileleri ya da şirketleri çoktan aşan ve ülkeleri tehdit eden iflaslarla karşı karşıya kaldığımız günler yaşadık ve yaşıyoruz. FRANSA, bütün engellemelere rağmen neredeyse ulusal bağımsızlığından vazgeçmek durumunda kalacak. Ülkedeki iç karışıklıklar dinmek bilmiyor. Sıradaki ülkenin hangisi olacağı beklenirken, İspanya hiç olmadığı kadar büyük bir işsizlik krizi ile savaşıyor. Ülkede her beş kişiden biri işsiz. Bu rakam Türkiye’deki oranın iki katından daha da fazla.

Seçimlerden bunalan Fransa’da ise Macron yeniden seçilememesi durumunda bir ekonomik yıkımla halkını tehdit ediyor adeta. İtalya kendi yaralarını sarmaya çalışırken İngiltere’de de durum pek iç açıcı değil.

Euro birliğine ya da Avrupa Birliği’ne üye olmayan Türkiye ise son yıllarda yakaladığı savunma sanayiindeki hamlesi ile ekonomik ivmeyi her geçen gün biraz daha yukarı devam ettirme çabasında. Türkiye ekonomisi 2010 ve 2011 yıllarını Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi olarak kapatmış, dünya sıralamasında ise Çin’in ardından 2. hızlı büyüyen ekonomi olarak yerini almıştı. Şimdi aynı hedefte ilerliyoruz. Savunma sanayindeki çıkışlar hele de savaş uçağımız KAAN adeta dosta düşmana parmak ısırttı diyebiliriz. Bu anlamda kıskananlarımız çoğalırken hızlı büyümenin getirdiği doğal sorunlardan da etkilenmemek için ülkenin ekonomi kurmayları frene basmaktan yani büyümeyi yavaşlatmaktan bahsediyorlar. Sağlıklı büyüme için gerekli tedbirleri almakla meşguller.

Avrupa genelinde oluşan korku krizi aslında ekonomik krizden çok daha etkindir. Korona pandemisi dönemi hariç herhangi bir ağır kriz yaşanmadığı halde Hollanda ekonomisine güven özellikle bireysel harcamalarda büyük bir düşüş kaydederken artık Paskalya tatili harcamaları gibi dönemsel ve geçici sıcak ekonomik hareketlerle nefes alan sağlıksız bir yapıya sahip olduğu ortaya çıkıyor. Hollanda artık Maastricht ekonomik kriterlerine uymakta zorlanıyor. Hollanda G20 ülkeleri arasında yer almazken AB içinde de artık zayıf ekonomilerden biri olarak görülüyor gibi.

Bu süreçte dünya genelinde kriz yaşayan küresel dev ekonomilerden Amerika Birleşik Devletleri’nin önümüzdeki seçim süreci boyunca durgun ve çekingen bir yaklaşım göstereceği her açıdan ortadadır. Bir seçim daha kazanmak isteyen yaşlı kurt Bieden bütün saçmalıklara rağmen bir sonraki seçimde hiç bir risk almayacaktır.







Rusya ve Çin ile olduğu kadar Hindistan ile de arasını sıcak tutan ABD, sürecin güçlü ülkesi Türkiye ile ve Amerika kıtasının diğer iyi durumdaki ekonomisine sahip Brezilya ile de siyasi ve ekonomik birliktelikler oluşturmaya ve arasını iyi tutmaya çalışıyor.

Hollanda’daki duruma gelince:

Hollanda hükümeti iç gündeme ekonomik gidişatın yansımalarından oy kaybına uğramamak için sürekli yabancılar ile alakalı yeni yeni tekliflerle meydana çıkıyor

İç politikadaki bu anlamsız ve aslında ülkeye hiçbir fayda sağlamayacak olan ve sadece parlamento ve devletin güç ve vaktini heba eden yaklaşımlardan ibaret kanunlarla hükümet aslında sadece ömrünü uzatıyor.







Yoksa her geçen gün daha çok büyüyen bütçe açığına birilerinin evlenmesine engel olarak bir çözüm bulunamayacağı gayet açıktır.

Ancak Avrupa Adalet Divanı bu iç hesaplarla çıkarılan kanunları geç te olsa engellemeye devam ediyor. Bunlardan biri de çifte vatandaşlık hakkı kazanan kişilerin aile fertlerinin de bu hakka sahip olabileceği yönündeki karar oldu.

Umarım bu ve benzeri düzenleme kararları Hollanda hükümet yetkililerinin de aklını başlarına getirir de yapacakları düzenlemelerin insan hakları evrensel kurallarına ve Avrupa Birliği anlaşmalarına uygun olmasına dikkat ederler.

Muhabbetlerimle…

Simytech     Sifa