PIKNIK

Vadide bayrak sevdası

Yayınlama: 27.02.2006
A+
A-

Tarih, başı ve sonu olmayan kesintisiz bir süreçtir. Ana karekteri süreklilik ve değişim, konusu ise insan ve hayattır. Tarihte olaylar ve sebepler, değişenler ve değişmeyenler vardır.

Öyleyse onu tek bir bakış açısıyla değilde, bir bütün olarak algılamak lazım. Çünkü tarihte bir birine bağlı ve paralel gelişen olaylar vardır.

Tarihini bilen kendini bilir, kendini bilen dünyayı bilir, dünyayı bilen de hayatı ve yaşamayı bilir.

***

Türkler tarih sahnesine çıkmakla tarihin akışına yön vermeye başlamışlardır. Toprağı vatan, devleti baba bilen bu cesur ve çalışkan millet, gittiği her yeri imar ederek; bilimin, kültürün ve sanatın gelişimine büyük katkılar yapmıştır. İnançlarına içten bağlılığı, geleneklerindeki insani yönü ve hayat tarzındaki sadeliğiyle insanlık alemine örnek olmuşlardır. Sömürmemiş, sömürülmemiş ve hep adaletle hükmetmişlerdir.

Ne diyor Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi vasiyetinde oğlu  Orhan Bey’e ; “ Oğlum, seni iyi yetiştirdiğimi sanıyorum. Kılıcın hayatının sonuna kadar elinde olsun. Adil ol, devlet adaletle ayakta durur. Alimlere, bilginlere saygı göster. Askerin ve malın çokluğu ile gururlanma. Dinimiz İslam’ın şanını koru. Davamız kuru kavga, cihangirlik davası değildir. Gayemiz İlahi Kelimetullah Allah’ın adını yüceltmek ve bütün insanlığa İslam’ı yaymaktır.”







***

Bayraklar gerek renkleri, gerekse üzerlerinde taşıdıkları simgelerle ait olduğu halkın değerlerini yansıtır. İnsanların bir devlet olma yolunda harcadıkları çabaları, bu uğurda verilen şehitleri, milli ve manevi değerler uğruna bir milletin nasıl birlik içinde mücadele ederek zafere ulaştıklarını gösterir. İşte bayrağa duyulan sevgi ve saygı, aslında verilmiş olan bu mücadeleye saygıdır.

Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,







Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı,

Barışın güvercini, savaşın kartalı,

Yüksek yerlerde açan çiçeğim;

Senin altında doğdum,

Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;

Yer yüzünde yer beğen.

Nereye dikilmek istersen,

Söyle seni oraya dikeyim.” …diyen Arif Nihat Asya bu dizeleri, bir ülkenin bağmsızlığını simgeleyen “BAYRAK” için dile getirmiştir.

KURTLAR VADİSİ IRAK

Öyle zannediyorum ki herkesin heyacanla izlediği ve hasılat rekorları kıran bir filmdi o.

Burada filmi anlatmayacağım. Zaten buna sayfalarda yetmez. Yalnız belirtmem gerekir ki bayrak aşkı taşıyan, vatan aşkıyla yanan, inancını yüreğinde hisseden ve bu sevdalarını heyacanın zirvesinde yaşamak isteyenler bu filmi izlemediyse izlemeli.

İzlemeli çünkü; karikatür krizlerinin yaşandığı, Müslümanların aşağılandığı, rencide edildiği, peş peşe özgürlüklerini, dinlerini ve kültürlerini yaşayıp, yaşatmak isteyenlerin bu değerlerini baltalamak ve engellemek için anlamsız yasaların çıktığı, insan haklarının ihlal edildiği, adaletin bozulduğu günümüzde böyle bir dopinge ihtiyacımız var.

İzlemeliyi çünkü; bayrağymıza el uzattırılmıyor bu fimde. Dinimize ve kültürümüze dil uzattırılmıyor. Kaldı ki ders almamız gereken oldukça önemli mesajlar da veriliyor filmde.

Medeniyetler çatışsın diyenlere inat, filmde şeyhi canlandıran birisi var ki, tam İslam’ı anlatıyor. Canlı bomba olmak isteyen kızına ve Amarikalı gazetecinin kurtarılması anındaki verdiği mesajlar ne kadar da manidar. İnsan içinden şöyle sesleniyor ister istemez, “ İşte sizle bizim aramızdaki fark bu”

Din, vatan ve milletin maruz kaldığı müsibetlerin ızdırap ve acısını vicdanlarında duyanlar, gönül verdikleri bu ulvi değerler uğruna seve seve hayatlarını feda etmekten çekinmezler. Hissiz ve duygusuz kimselere gelince: fedakarlık adına çok laf etseler de, sözünü ettikleri şeylerin en küçüğünü yapmaya dahi güçleri yetmez.

Sözlerimi büyük vatanperver Mehmet Akif’in dizeleriyle noktalıyorum.

“Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna Ya Rab ne güneşler batıyor.”

Simytech     Sifa