Türk ordusu (TSK), Dağlıca’daki hain saldırıdan iki gün önce bölgede mayın temizliği yapıyor. Aynı gün Hollandalı gazeteci Fredike Geerdink ve 31 kişi de söz konusu noktaya gidiyor. İşe bakın ki aynı zaman diliminde teröristler de bölgeye yeniden patlayıcı döşüyor.
Ve yürekleri sızlatan asker cenazeleri.
Ve bunun adı da gazetecilik, öyle mi?
Yesinler seni.
Teröre desteğin adı ne zamandan beri gazetecilik olmuş bayan Fredike?
Kimse bunu bu çağda yemez kusura kalma!
Yemedi de zaten. Ne oldu?
Attılar kıçına tekmeyi, şutladılar geriye memeleketine.
Öyle ya, teröre destek verenin sonunun en ucuz ihtimalle bu olması gerekiyor du değil mi?
SOSYAL MEDYA SALLANIYOR.
Yürekeri DEMİR ve TAŞ kesilmiş,
İçlerinden vahşetten, kin ve kandan başka bir şey bulunmayan şu melun partiye bilerek veya bilmeyerek oy verenlere ve en azından oylarının, o partiye kaymasına ruhsat verenlere duyrulur!
Lütfen dikkatle okuyun;
Genel vizit esnasında bir hastanın moral bozukluğunu fark eden Doktor Ayşenur hastayı psikiyatri bölümüne yönlendirmek isterken, bir iki soru sormak ister. Soruyu sorduğunda ise hastanın, ‘Şehit annesi’ olduğu cevabını alır.
Bu cevap karşısında oldukça duygulanan Doktor Ayşenur, hastahane çalışanlarından şehidin annesine karşı dikkatli olmalarını ister ve hastanın reçetesinin üzerine şu satırları yazar: “Şehit annesidir, “Öf” bile demeyiniz.
Şimdi, yukarıdaki duyuruma muhattap kıldığım kişilere soruyorum.
Bu cümle karşısında acaba hiç titremez misiniz?
Hiç irkilmez misiniz?
Gece olduğunda vicdanınız hiç sızlamaz mı?
Ama niye sızlasın ki?
Adam (Demirtaş) geçtiğimiz seçim zamanı yaltakçısı Ahmet Hakan’la sazı eline aldığında, kimlerin ağzının suyunun nasıl aktığını zaten gördük.
Ama varsın aksın,
Seli de aksın salyası da.
Bir gün gelir; üst perdeden girdiği türküsünü alt perdeden soluğu tükenerek almasını bilirler onun. Kaygınız olmasın.
Biz asıl meseleye bakalım!
İyi savaşanın değil, kafa tutanın yiğit kabul edildiği nasıl bir kahpe zamanda yaşadığımıza bakalım mesela.
Süslenip püslenip, palazlandırlarak önümüze konulan sahte efsaneler istemiyorsak mesala.
BİR ÖRNEK MESELA
Bir çay ocağında, bir kaç arkadaşla beraber bir bardak çay yudumlarken, arkadan bir kaç cılız, cılız olduğu kadar da gerzek bir cümle duymuştum, hali vaktinde. Hollanda’ya ilk geldiğim yıllarda. Yani bundan tam 23 sene önce.
Diyordu ki o gerzek, o cılız sesiyle, “On sene sürmez Anadolu’da Kürdistan kurulur”
Bende şöyle hafif yan dönerek şunu demiştim, “Aç tavuk kendini buğday ambarında görür.”
Aradan tam 23 sene geçti.
Bizim gerzek 10 dedi üzerinden bir 10 daha geçti. (Hatta + 3)
Ve kim bilir, daha nice onlar geçecek ama bu vatan asla bölünmeyecek.
Son olarak; Bu ülke cenaze namazı kılmaktan yoruldu. Sen bizlere şükür namazı kılmayı nasip eyle Ya Rab!
Vesselam,