Müminler olarak şuna inanıyoruz, Rabbimizin Kur’an’da Karia süresinde buyurduğu gibi mizanda sevapları ağır basan kurtulacak. Bunda zerrece şüphe var mı? Yok!
O halde şu anda fırsat ayağımızda. Hem de bilmeyiz bu kaçıncı kere. Hem de bu günlerde iş güç yok (ya da az) iken, derim ki, gelin şu ‘evde kal’ sloganını Ramazan’ın çoşkusuyla rahmete çevirelim. Çevirelim ki yarın Hak’kın huzuruna çıktığımızda biraz yüzümüz olsun. Onun rızasından tutunacak bari bir dalımız olsun. Ama yeter ki olsun!
Ancak mesele de orada ya zaten. O daldan tutunmak. Kolay mı bu o kadar? Değil elbette. Bunun için ne yapmak lazım mesela? Sevapları çoğaltmak lazım. Amel defterimizi sağlama almak lazım. Allah’a yaklaştıran ve O’nun sevgisini kazandıran teravih namazını hiç aksatmadan evimizde kılmak lazım. Orucumuzu bütün bedenimizle tutmak lazım. Sadakat lazım. Şükür lazım. Dua lazım. İlim lazım. İrfan lazım. Zikir lazım. Kısacası Ramazan’ın her gecesini sabaha kadar ibadetle geçirmek lazım.
Ancak bir şeye dikkat! Ramazan ayı birçoklarının yaptığı gibi yemek stoklama ayı değildir. Tam aksine. Aç kalıp açların hâlini anlama ayıdır. Onun için iki üç öğün yemeğini iftarda birden yemeyelim. Yoksa orucun maksadı hasıl olmaz.
Mısır’da şiddetli kuraklığın hüküm sürdüğü zamanda Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm’a sorarlar:
“-Siz, devlet hazinesine hükmeden bir idarecisiniz. Neden kendinizi aç bırakıyorsunuz? Niçin aç olarak tevzî ediyorsunuz?”
O da şu cevabı verir:
“-Karnım tok olursa açların hâlini anlayamam, ondan korkuyorum!..” der.
Öyleyse kulluğumuzla kendimizi Allah’a öyle sevdirelim ki, Allah’ın rahmeti bizi kuşatsın, günahlarımız affedilsin, dualarımız kabul olsun ve Rabbimiz bizimle meleklere karşı iftihar etsin.
Yok, hayır. Yanlış duymadınız. Evet, Rabbimiz bizimle meleklere karşı iftihar etsin. Biz eşref-i mahlukata melekleri secde ettiren Rabbimiz değil miydi ha keza. Yaratılmışların en şereflisi, bize yani.
O halde zaman kaybetmeden yukarda saydıklarımı ve daha nicesini icraya koyuluyoruz o halde.
Sonra da uzun uzadıya dua… İçimizi dökercesine dua. Yalvarıp yakararak dua. Aşk ile dua. Meşk ile dua.
Haydin buyrun duaya!
Allah’ım! (Ramazan) “ramza” kökünden gelmekteymiş. Taşı ve toprağı yakacak derecedeki güneşin sıcaklığını ifade ediyormuş. O sıcaklıkta aç ve susuz yanıp kavrularak Allah’ın (cc) emri orucu tutmakla günahlarımızın affının mümkün olacağı zaman bu ay. Bu mânânın, bu rahmet ayının yüzü suyu hürmetine, sonsuz merhametinle Allahım, oruçlarımızı kabul eyle…
Allahım, ilk insandan (Hz. Adem AS) itibaren, orucu emretmişsin. Allah’ım, biz de inanarak oruç tutuyoruz. Eksiklerimize, kusurlarımıza rağmen, bizi de ilk insan (ve peygamber) den itibaren orucu kabul edilenler zümresine dâhil eyle…
Her amelin sevabını misli misli verdiğin halde Allahım; orucun sevabının ne kadar olacağına insanın hayal gücünün bile yetmeyeceğini müjdelemişsin. Bizleri senin rızanı kazananarak, o müjdeye nail olanlardan eyle!
Allahım seni; Habibi’ni, Ashabını, Tabiîni, Teba-i Tabiîni, bu yolun cümle büyüklerini, bütün müminleri senin emrettiğin gibi, senin çizdiğin, Habibi’nin bize öğrettiği sınırlar içinde seviyoruz. Haklarını veremiyor olsak da, merhamet senin şanındandır. Sen bize merhametinle tecelli eyle…
Yol Allahım; senin bize peygamberlerin vasıtasıyla bildirdiğin yoldur. Tek yoldur!.. Halimize göre değil, o yolun yüzü suyu hürmetine, bize iki cihan saadeti nasip eyle…
Allah’ım; Bizi, annemizi, babazı, ailemizi, milletimizi, bütün inananları tüm salgın hastalıklardan ve kötülüklerden koru.
Rahmetini ve yardımını esirgeme üzerimizden. Bizlere yaşama ve dayanma gücü ver.
Bizim nasıl dua edeceğimizi bile, bize Peygamber Efendimiz (SAV) anlattığı halde, bilemiyoruz, başaramıyoruz. Dualarımızı, Habibi’nin yüzü suyu hürmetine kabul eyle Allah’ım
Senin her şeye gücün yeter. Amin…