Tarih bizim tarihimiz…

Yayınlama: 01.02.2023
A+
A-

Haberlerde yeteri kadar gündeme gelmemiş olsa da (belki de ekranlarda reytingi yüksek veya internette fazla tıklanma sayısının çok olmayacağı düşünülmüş olunmalı) buradan sizler ile Türk tarihi açısından önemli bir keşfi paylaşmak istiyorum.

***







Geçtiğimiz ağustos ayında Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı, biz Türklerin kutsal başkenti sayılan Ötükende, Kül Tigin ve Bilge Kağan’ın babası II.Doğu Göktürk Kağanlığı’nın kurucusu İlteriş Kağan’ın anıt kompleksi ve yazıtının bulunduğunu duyurdu. Uluslararası Türk Akademisi’nin (TWESCO) bu bölgede yürüttüğü kazı çalışmaları sonucu bulunan bu anıt kompleksi ve yazıtlar elbette bizleri çok heyecanladırdı.







Üzücü olan ise bu tarihi keşifin maalesef yayımlanan üç beş satır makale ve internette birkaç videodan öteye geçmemesi.

Burada bulunan yazıt, Türk adının ilk kez geçtiği Göktürk döneminin en eski yazıtı olduğu kabul edilmektedir. Bilindiği üzere 1889 ile 1897 tarihleri arasında Moğolistan’da bulunan Orhun Yazıtları’ndan sonra en önemli 3. keşiftir. Ayrıca bu yazıt 7. yüzyıla aittir.

Peki bu yazıtlar bizim için niye bu kadar önemli?

Bu yazıtların bulunması ve günyüzüne çıkması gösteriyorki bizim belki de zamana bağlı olmayan bir tarihimiz var.

“Bunu zaten biliyoruz” diyeceksiniz. Bilmeniz çok güzel.

Yeri geldimi “17 tane Türk Devleti kurmuş bir milletiz” deyip haklı olarak gururlanıp mangalda kül bırakmayız. Ama öbür taraftan tarihimizin bir bölümümü göklere çıkartırken diğer bir kısmını kabul etmeyip hatta yok sayarız.

Herkesin elbette kendine daha yakın hissettiği bir dönem olabilir, bu çok doğaldır. Lakin bu diğerlerini yok sayma hakkını vermez.

Aksi takdirde bu kadim Türk tarihine ihanettir.

 

***

Tarih bilincimizi kalıplaşmış fikir ve teorilerden çıkarıp bir bütün olarak öğrenmenin ve kabul etmenin vakti gelmiştir ve geçiyor aslında.

Bize düşen ise; Bilhassa bunu çocuklarımıza anlatıp ve öğretmek veyahut en azından öğrenmelerini sağlamak boynumuzun borcudur. Buna muvaffak olamazsak Tarih bizden de hesabını soracaktır.

Şunu asla unutmamak lazım; Tarihimiz ne 1071’de ne 1299’da ne de 1923’de başlar, Türk tarihi ezelden günümüze kadar gelmiş ve devam edecektir.

Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı yazarken:

 “ Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” cümlesinde kastettiği ezelden sözcüğü belki de yukarıda da bahsettiğim gibi Türk tarihinin bir zamana bağlı olmadığının ve olmayacağının göstergesidir.

Eğer bizler kendi tarihimize doğru bir şekilde sahip çıkmazsak, bizdenmiş gibi görünen ama bizden olmayanlar tarafından sahiplenilir ve dahi belirli bir zamana sıkıştırılıp bizden sonraki nesillere “tarihin gerçekleri” diye anlatıp öğretirler, -ki bu cok tehlikelidir-.

Bu tür tehikilerden Yüce Yaradan Türk-İslam alemini korusun.

Bir sonraki yazımızda birlikte olma dileğiyle; Sağlığınız daim, vatan sevginiz hakim olsun.

Simytech     Sifa