Anadolu tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştr. Anadolu tarihin en eski yapıtları ve sanat eserleriyle doludur. Yaşadığımız, hergün belki de önünden geçtiğimiz, hiç değilse tatile gittiğimiz de boş gözlerle seyrettiğimiz, Anadolu toprağının bağrından fışkıran bu nadide tarih kokan sanat eserlerinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle kronolojik olarak çağlara göre Anadolu’da tesis edilen sanatsal yapıtlara bir göz atalım.
Yontmataş dönemi, Anadolu’da ilk sanat eserlerine rastlanan dönemdir. Örnek olarak, taş ve kemikten yapılma küçük ve taşınır sanat eserleriyle kaya resimleri gösterilir.
Cilalı taş döneminde mağara ve kayalar üstüne yapılan resimler yerlerini kerpiç yapıların duvarlarını süsleyen, canlı ve parlak renklere bezeli duvar resimlerine bırakırlar. Taş ve topraktan yapılarak ortaya konan heykelciklerin günümüze dek gelen örneklemeleri o dönemde ki sanat düzeyini bize ulaştırırlar. Konya ili Çumra ilçesine bağlı Çatalhöyük’te ve Burdur yöresinde ki Hacılar’daki kazılarla ortaya çıkarılan eserler bu döneme aittir.
Cilalıtaş dönemi ile onu izleyen bronz dönemi arasındaki bir geçiş dönemi diyebileceğimiz evre (Kalkolitik çağ) de mimarlık, taş ve temel üzerine kerpiçle yapılmış düz damlı ve sade tasarımlı yapılar da kendini belirler. Hacılar’da kent, ilk olarak bu dönem de çevresini surlarla çevirir. Topraktan oluşturulan hayvan ve insan heykelcikleri, damga mühürler, madenden süs eşyaları çağa önemli sanat eserleri olarak tanıklık ederler. Hacılar’daki ilginç buluntularda göze çarpan özellikler; kent surları, bitişik yapılar ve kasaba ve kentlerin belirli bir düzene göre biçimlenmeleridir.
Bronz çağında ise madenler insan yaşamyna girer. Sayısız araçlar yapılır. Anadolu’da küçük kent beylikleri kurulur ve kentler savunma amacıyla surlarla çevrilir. Evler küçük odalardan oluşur, ocak fırın, seki ve depoları vardır. Dönemin ikinci aşamasının ilginç örnekleri Alacaköy ve Horoztepe’de bulunan kral ya da prens mezarlarıdır. Bunlar yalın yapı örnekleridir. İçine ölü ve ölü adına sunulmuş türlü armağanlar konulup üzeri kalaslarla kapanıp toprak örtülmüştür. Diğer bir gelişme ise heykelciliktedir. Adı geçen bölgelerde bronzdan kadın heykelcikleri, boğa ve geyik heykelcikleri bunların örnek türleridir. Daha sonraları Hitit döneminde ise bu mezarlara altın, gümüş, silah çeşitleri ve vazolar ölü armağanı olarak bırakılmıştır. Bütün bunlar, çağın maden işçiliğine eriştiğinin kanıtıdır.
M.Ö ikinci binyılın başlarında Anadolu çok varlıklıydı ve o çağın en bayındır ülkelerinin başyıda geliyordu. Zenginliğin kökeni M.Ö üçüncü binyılından kaynaklanıyordu. Anadolu’nun bu niceliğini ancak üçüncü binyılda öğrenen Mezopotamyalılar, Asur devletinin öncülüğünde, Anadolu ile olağanüstü ticari ilişkilere girmişlerdi. Bu ilişkiler sonucu, yerli (Hatti) sanatı, dışardan etkilerle gelişti ve Hitit sanatı dediğimiz yeni bir sanatın temelini oluşturdu. Katkının en büyük etkenleri Asurlu tacirlerdi. Çağ sanatında silindir ve damga mühürler, hayvan biçimindeki kaplar önde gelen örnekleridir. Damga mühürler eski Anadolu geleneğini sürdürür.