PIKNIK

Gelde sorma!

Yayınlama: 17.04.2009
A+
A-

Evvela şu konunun altını bir çizelim. Sosyal vakalarda, “Bu olay kesinlikle şu sebepledir.” demek mümkün değildir. Ve hiç bir sosyal vakanın tek sebebi olmaz. Sebep ve faktörlerden ‘gerçeğe yakın olanı hangisidir’ meselesi ise, ayrı bir konudur.

Bilindiği gibi Türkiye geçtiğimiz günlerde, elim bir helikopter kazası ile sarsıldı. Ve 5 vatan evladımızı daha toprağa verdik. Buraya kadar tamam. Allah (c.c) mekanlarını cennet eylesin. Ancak, kuşku üzerine kuşkuların türediği kaza sonrası aldığımız pis kokulara burnumuzu ne kadar tıkayacağız, doğrusu bilemiyorum.

İlk bakışta basit bir kaza olarak algılanabilecek bu olay, Yazıcıoğlu’nun, 2007’den bu yana geçirdiği 4 ayrı trafik kazası gözönünde bulundurunca, sıradan bir hava ulaşım kazasının dışına çıkmıyor mu sizce?

Bazı dostlar, “Neden bu kadar soru soruyorsun” diye takılıyorlar bana. Ben gazeteciyim arkadaş. İşim de soru sormak. Sadece sorumu sorar geçerim. Yorumu ise okuyucularıma aittir.

Ayrıca; Konu ile irtibatlandırılan kişi veya kişiler Türkiye’nin önde gelen isimleri olunca, bırakın sormayı; sorular insanın beynini kemiriyor. Tabii bu durum herkes için geçerli değil. Vatan hasreti çeken, bir gözü ve gönlü Türkiye’sinde olan her insan, mutlaka bu sorularla hemhal olmuştur. Olmayanlar ise zaten gününü gün edenlerdendir.

Şimdi gelde sorma!







Bu helikopterin acil yer bulma vericisi acaba var mıydı? Var ise bataryası dolu muydu? Anteninde sorun var mıydı? Uçuş için gerekli frekanslar yüklenmiş miydi? Uçuş Manuel Mode’da mı gerçekleşiyordu? En son bakımı ne zaman olmuştu? Böyle hava şartlarında uçmanın akıllara ziyan olduğu ve ölüme davetiye çıkaracağı tezinden yola çıkanlar, helikopterin uçuş rotasının bulunmadığını iddia ediyorlar. Bu konunun muhattabı şirket neden tatmin edici cevaplar veremiyor?

Nasıl? Kafalar karışmaya başladı bile değil mi?

Şimdi bakın!

Türkiye’deki derin yapılanmaların Ülkü ve Alperen Ocakları’nı sokak anarşilerinde kullanma arzusu çoğumuzun malumudur. Bu konuda, MHP’den umduğunu bulamayanların, Alperen Ocakları’nın kapısını çaldığı da zaman zaman dile getirilmişti.







Ee ne olmuştu sonra. 12 Eylül’den gelen birikimiyle Yazıcıoğlu bu girişimleri elinin tersi ile itivermemiş miydi? İşte gelen iddiaların bir kısmı da, umudunu kaybetmek istemeyen bu yapılanmaların Yazıcıoğlu’nun ipini çektiği yönünde.

Bir kaç soruya daha ne dersiniz?

Hani cep telefonları kapalı bile olsa, baz istasyonu üzerinden tam nokta tespiti mümkündü? Hani bu cep telefonlarını taşıyan kimsenin oturduğu ev bile tespit edilebiliyor ve dinlenebiliyordu? Hani bizim komandolarımız hiç biri fiziki ve hava koşuluna aldırmaksızın her türlü sorunun üstesinden gelebilirlerdi? Peki termal kameralar, gece ve sisli havalarda görüşe sahip askeri aletlerimiz neredeler? Hani uydularımız, askeri haber alma teçhizatımız neredeler? Arazi, dağlık ve hava koşulları sert olabilir? Ki ister sivil savunma ekipleri ister askeri ekipler iyi hava koşullarına göre mi eğitildi ve donatıldılar? 12- 30 km karelik bir alanı üç bin kişi arasa, kişi başına 10 metre kare düşer, nasıl olurda enkaza ulaşılamaz? Dünyanın sayılı orduları arasında gösterilen bir ordu, ülkenin ortasındaki bir bölgeyi nasıl olurda koordinatlarıyla tespit edemez? Acaba kamuoyundan gizlenen bir şeyler mi var?  Yoksa olay başka bir yerde meydana geldi de, bu bile tespit edilemedi mi?

Ya da arama ekipleri yanlış bir yere yönlendirilip ulaşılması mı engellendi?

Mesela, “Yaralılar hastaneye kaldırıldı sağlık durumları iyi” diye açıklama yapan kişi, sahiden valinin kendisi mi? Yoksa haber, masa başı mıydı? Sizce seçime 3 gün kala meydana gelen bu olay, yani Türkiye’nin sevilen lideri Muhsin Yazıcıoğlu’na günlerce ulaşılamaması, seçim sonuçları üzerinde iktidar partisi AKP aleyhine ne kadar etkili oldu? Bunun takdirini size bırakıyorum.

Unutmadan bir soruyu daha kayda geçirelim.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesinin ardından 112’yle yapılan telefon görüşmesinin son bölümlerinde, İHA muhabiri İsmail Güneş’in, ”Bu adam kim yaaa..” dediği duyuluyor. Bu durum, kazanın etkisi ile oluşan ağır travma karşısında gerçekleşebilecek bir halüsünasyon muydu, yoksa gerçekten de orada birini gördü mü? Gördü ise kimi gördü, görmedi ise bu soruyu neden sordu? İstibaratçıların da iddia ettiği gibi kazanın yaşandığı bölgede bir tür jammer denen sinyal kesici cihaz çalıştırılarak bölgeye ulaşılması imkansız mı kılındı yoksa? Olaydan önce Yazıcıoğlu’nun evinden diz üstü bilgisayarı çalındı mı? Büyük Birlik Partisi, başkanlarını kaybettikleri kazanın nedenini incelemek için neden ABD ve Almanya’dan iki heyet istetti? BBP Avukatı Kemal Yavuz, “Helikopter pilotunun zehirlenme olma ihtimali üzerinde duruyoruz. Kalp krizi, beyin kanaması ve görme engeli oluşturan hapların içildikten sonra sonuç verdiğini biliyoruz. Bir çok kimyacı arkadaşımızda bizimle aynı kanıda.”  demesi ne anlama geliyordu? Tek pervaneli helikopterin böyle bir organizasyonda ne işi vardı. Hollanda’da THY’ye ait bir uçağın düşmesini bazı medya gurupları en küçük ayrıntısına kadar irdeleyerek, THY’ye yönelik ağır kampanya yürütürken, bu kazada kullanılan helikopterle ilgili hiç bir haber neden yapılmadı? Helikopter, işadamı Ali Sabancı’nın sahibi olduğu Medair şirketinden kiralanmış. Ali Sabancı ise Doğan Medya’nın sahibi Aydın Doğan’ın damadı deniyor.

Son olarak en ilginç iki iddia!

Helikopter kazasında hayatını kaybeden Yazıcıoğlu’nun kazadan kısa bir süre önce Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili olarak, savcılığa çağrılarak ifade verdiği iddiası ne kadar doğru idi? Ve 15:30’da düşen helikopterin duyulması bir saati buldu deniyor. Bu sırada Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu cep telefonu sinyalleriyle yer tespiti yapmaya çalışmış. Kurum, 3 farklı GSM operatöründen alınan sinyallerle belirlediği koordinatları; 16.25’ten itibaren Başbakanlık Kriz Merkezi’ne, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bildirmiş. Enkazın bulunduğu yer, kurumun kazadan 55 dakika sonra verdiği koordinatlarla bire bir örtüşürken, enkaz acaba neden hep farklı bölgelerde arandı. Bu soru da “sinyal kesici cihaz” kuşkusunu bir kez daha akıllara getirmiyor mu?

Bütün bu soruları biz sorduk. Bakalım Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği Meclis Özel Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarından ne çıkacak? Bekleyip göreceğiz. Umarım, bütün bu sorular havada kalır da Türkiye derin bir nefes alır. Aksi halde Allah yardımcımız olsun hakikaten.

Ve seçim…

Her ne kadar Başbakan Erdoğan’ın tablo karşısında büyük bir şok yaşadığı düşünülse de, ben bu sonuçların ülke için hayırlı olacağına inanıyorum. Kanaatime göre AK Parti seçimden ezici bir üstünlükle çıksaydı, hükümeti devirmeye yönelik siyaset dışı organizasyonlar tekrar harekete geçer ve kumpaslar başlardı. Bu ise demokrasi adına yine bir yıkım olurdu. Şu anki sonuçlar en azından istenirse, hükümetlere sandıktan da alternatif çıkarmanın mümkün olduğu konusunda bir düşünce iklimini oluşturdu. Bunun bir diğer adını ise “Demokrasimiz güçlenmiştir.” şeklinde koyabiliriz.

Demokrasilerin kazandığı günlerde olmak ümidi ile esen kalın.

Vesselam…

Simytech     Sifa