PIKNIK

Bizi böyle böldüler!

Yayınlama: 26.05.2022
A+
A-

Yaza-çize, dilimizde tüy bitmesine rağmen, içimizden bazıları hala bildiğini okumaya devam ediyor. Dinimizin gereği olan, “Müslüman kardeşini ikaz et” şeklindeki farz-ı kifayeden yola çıkarak ikaz ettin mi de? Vay anam vay! Yandığının resmidir işte.

Bu sebeple bu yazımda o kişilere güzel bir dost nasihatinde bulunacağım. Daha doğrusu o dost, bu kez benden ziyade, İslam alimleri ve aydınları olacak!

Umulur ki saksılara bir kelam nakşola. Zira o saksı ki; hangi ellere teslim oldukları bilinmez, ne halt ettikleri bilinmez, nasıl bir nane yedikleri bilinmez ve bu şekilde devam ettikleri sürece kimin sofrasında yem olacakları ve kaça bölünecekleri de bilinmez.

Şöyle ki:  

Önce, “hangi ülkedensin?” dendik bölündük, sonra,” dinin ne?” dendik bölündük, daha sonra, “dilin ne?” dendik bölündük. Ve daha da sonra; Mezhebin, mezheplerdeki gurubun, tarikatın, şeyhin, şehrin, köyün, aşiretin, olmadı daha da ileri gidip, ‘Kimin oğlusun’ dendik bölündük.

Anlayacağınız, ne’sine ve niye’sine bakmadan bölündük te bölündük. “Bölünmeyin, parçalanmayın” diyen kitabımızın inadına bölündük te bölündük.







Allah’ımız bir olmasına rağmen bölündük.

Kitabımız bir olmasına rağmen bölündük.

Dinimiz bir olmasına rağmen bölündük.

Dilimiz bir olmasına rağmen bölündük.







Peygamberimiz bir olmasına rağmen bölündük.

Söz vermemize rağmen bölündük.

Ve halen de bölünmeye devam ediyoruz.

***

Allah (cc) sonumuzu hayreyleye! İnsanlarda Allah korkusu kalmamış. Vicdanlar ayaklar altında. Diriyi bırakın, ölüye saygı yok. Kibir, ukalalık, vurdumduymazlık, çıkar ve rant peşinde koşuşturmalar. İftiralar, gıybetler, arkadan vurmalar, haramı-helali unutmalar…vs, vs, vs.

Ama her fani gibi ben de yoruldum. Her ne kadar pes etmesem de, gerçekten çok yoruldum. Bu sebeple yazımın başında da dediğim gibi, bu yazımda ben değil; topluma mal olmuş İslam alimleri ve aydınlar yirmilik çivi gibi kafalara vura vura anlatacak onlara.

Umulurki ders alına.

***

Evvela Allah aşkını unutanlara:

“Cennet cennet dedikleri, bir kaç ırmak bir kaç huri; isteyene ver onları, bana seni gerek seni.” (Yunus Emre)

 Dünyanın zevk-i sefasına dalanlara:

“Ne tuhaf, insan hiç ayrılmayacağı Allah’tan kaçma, mutlaka ayrılacağı dünyaya yapışma halindedir.” (Ataullah İskenderi)

 Miskin olup fitne yayanlara:

“Madem bal vermiyorsun, bari iğne batırma.” (Sadi Şirazi)

 Helale harama dikkat etmeyen, ikiyüzlü riyakarlara:

“Dört şeyi dört şeyden temizle; Dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan, mideni haram lokmadan, davranışlarını riyadan.” (Feriduddin Attar)

Özünü unutanlara:

“Sen içine dön, yalnız dışınla meşgul olma. Çünkü sen cisminle değil ruhunla insansın.” (İbn Arabi)

 Büyüklük taslayanlara:

“Büyüklüğün yükselmenden değil, yükseldiğin zamanki küçülmenden anlaşılır.” (Hz Ali)

 Dinimizin gereğini unutanlara:

“Kim iradesini dininin hizmetçisi yaparsa her güç ona boyun eğer. Kim de dinini isteklerine alet ederse başı dertten kurtulmaz.” (İbn Arabi)

 Lakırdıyı maharet sanıp, kalb kırıp incitenlere:

“Mecliste arif ol, kelamı dinle / El iki söyler ise sen de bir söyle

Elinden geldiğince iyilik eyle / Hatıra dokunup yıkıcı olma.” (Pir Sultan Abdal) 

 Olur olmaz yerde gülenlere:

Bir insanın neye güldüğüne bakarak akıl seviyesini, nasıl güldüğüne bakarak terbiyesini anlarsınız.” (Hz mevlana)

 Dostluğun kıymetini bilmeyenlere:

“Üç çeşit dost vardır. Dost vardır gıda gibidir onu her gün ararsın; Dost vardır ilaç gibidir onu gereğinde ararsın ve dost vardır hastalık gibidir o seni arar.” (Baki)

 Birlik içinde olmayanlara:

“Harekette birlik olmazsa fikirdeki birlik faydasızdır.”  (Muhammed İkbal)

 Dost nasıl olmalıdır diyenlere:

“Ben dostlarımı ne aklımla, ne de kalbimle severim. Olur ya; Kalp durur, akıl unutur…

Ben dostlarımı ruhumla severim; O ne durur, ne de unutur” (H.z Mevlana)

İyi ile kötüyü ayırt edemeyenlere:

“İyi olup kötü görünmen, kötü olup iyi görünmenden iyidir.” (Sadi Şirazi)

 Gününü gün edip raydan çıkanlara:

“İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar. Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.” (H.z Ömer)

 Tevekkülü unutanlara:

“Sen yalnızca Allah’a ibadet et. O’na kulluk eyle. Her işte emir ve kumandayı, yetkiyi O’na verip, O’na güvenip, O’nun emirlerine uygun haraket eyle! Yani ibadetsiz ve amelsiz kuru kuruya tevekkülün de faydası yoktur. Sen kulluğunu yap. O’nun emirlerini yerine getir ve öyle tevekkül eyle.” (Elmalılı M. Hamdi Yazır)

 Hayır ve hasenatı unutanlara:

“Kalpler kaplara benzer; hayırlı olanı, hayırla dolu olanıdır.” (Hz Ali)

Tembellere:

“Yerinde sayanlar yürüyenlerden daha çok ses çıkarırlar”  (Cenap Şahabettin)

 Sabrı unutanlara:

“Sabır ağrıları dindiren bir ot gibidir. Hem can yakar, hem de tedavi eder.” (H.z Mevlana)

VE…

Eey dünyanın renklerine kananlar

Eey dünyanın zevklerine dalanlar

Ey kendini bir şey sananlar

Eey ölümü ve hesap gününü unutanlar

Eey komşusu aç yatarken kendisi tok yatanlar

Eey ağlanacak hallerine gülenler

Eey Şeytan’ın oyununa gelenler

Eey birbirini yerenler, birbirine sövenler, birbirini dövenler

… şeklindeki bana ait olan dizelerden sonra, yine doğrulukta ısrar eden ben, doğruluktan vazgeçmeyen Ömer Hayyam’ın şu sözleri ile son vermek isterim, “Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar. Güneş yalnız da olsa etrafına ışık saçar. Üzülme, doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürü ile kartallar yüksek uçar.”

 Vesselam,

Simytech     Sifa